Söyleşi: Ekim Devrimi Üzerine
Söyleşilere Ek: Devrimin Sanatı: Eskiyi Aşmak, Sanatı Demokratikleştirmek Emre Tansu Keten
Meşruiyet ve Demokrasi Tartışması Bağlamında Rus Devrimi
Bu makale, Rus Devrimi’nin meşruluğuna ve demokrasi konusundaki tartışmalara odaklanmaktadır. Ekim Ayaklanmasıyla birlikte iktidara gelen Bolşevikler, işçilerin ve köylülerin demokrasisini aşağıdan kurma taahhüdünde bulundu. Dayanakları iktidar organı olarak Sovyetlerdi. Bunu yapamamış olmaları, Ekim Ayaklanması’nın tarihsel meşruiyetini ortadan kaldırmaz. Ekim Ayaklanması, bir darbe değildir. Lenin, devletin siyasal bir devrimle sönümlenebileceğini ya da hızla sönümlenmeye başlayacağını varsaydı. Devlet sönümlenmediği gibi Bolşevikler devlet mekanizmasında yerlerini aldı. Böylece, Rus Devrimi, sosyalist demokrasiyi kapitalist demokrasiye alternatif olarak geliştiremedi. Sonuçta, açığa çıkan Sovyetik siyasal biçim evrenselleştirilemedi. Rusya ve Doğu Bloku ülkelerindeki tek parti otokrasileri Batı dışı bir hızlı modernleşme deneyimi olarak kapitalist üretim tarzına eklemlendi. Makalede, bunun nedeni olarak, ikili iktidar stratejisi gösterilmektedir. İkili iktidar stratejisi, devleti hakim sınıfların elindeki bir araç olarak gören devlet kuramından doğdu. Halbuki modern devlet, siyasi iktidar ve kamu hizmetinin birliğidir. Devletin sönümlenmesi stratejisinden vazgeçmeyecek bir sosyalist demokrasi düşüncesi bu birliği gözetmek zorundadır. Sosyalist demokrasi ancak ve sadece özyönetimin gerçekleşme biçimi olabilir. Özyönetim, federatif erki ve komünal erki diyalektik birliği içinde serbest bırakan bir anayasal demokrasi içinde gelişebilir. Bu anayasal demokrasinin iki temel ilkesi, özel mülkiyete karşı bireysel mülkiyet ve siyasal tahakküme karşı özyönetimdir. Bu makalede, Bolşeviklerin Ekim Ayaklanması sonrasında iktidarı aldıktan sonra izledikleri taktikler, Kurucu Meclisin dağıtılması, Sovyetlerin partinin çevre örgütlerine dönüştürülmesi, işçi denetiminin ortadan kaldırılması, ulusların kendi kaderini tayin hakkı, tek ülkede sosyalizm politikasına bağlanan enternasyonalizm, bu teorik çerçeveden doğan eleştirel bir bakışla ele alınmaktadır.
Anahtar sözcükler: Rus D
Söyleşilere Ek: Devrimin Sanatı: Eskiyi Aşmak, Sanatı Demokratikleştirmek
Sovyetler Birliği’nde Toplumsal Muhalefetin Bir Görüngüsü Olarak Samizdatlar ve Tamizdatlar
Ekim Devrimi öncesinde devrimci Rus muhalifler tarafından yoğun bir biçimde kullanılan yeraltı yayıncılık faaliyeti, devrim sonrasındaki yıllarda değişen içeriğine rağmen, Rus siyasal kültürünün önemli bir öğesi olma özelliğini korumuştur. Çünkü, Rus politik kültürünü oluşturan ana yapının üzerine inşa edildiği zemin; bir yanda -hayli sağlam geleneksel köklere sahip paternalist ve otoriteryan bir siyasal iktidar ile, diğer yanda her koşulda bir biçimde filizlenen direniş kültürünün biraradalığından mürekkeptir. Bu bağlam dâhilinde, Sovyet dönemi toplumsal muhalefetin varlığını ortaya koyabileceği ve sesini kitlelere iletebileceği biçimde kullandığı yeraltı yayıncılık faaliyeti olgusunun en önemli örneklerinden birisi de samizdatlar ve tamizdatlar vasatıdır. Bu nedenle de, bu çalışma ile, Rus coğrafyası için politik ve toplumsal muhalefet için mühim bir mecra olan Rus yeraltı yazının Sovyet dönemi tezahürlerinden biri olan samizdatlar ve tamizdatlar üzerinden Sovyetler Birliği’ndeki toplumsal muhalefetin varoluş koşullarının irdelenmesine çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Samizdat, Tamizdat, Ekim Devrimi, Çarlık Dönemi, SSCB,
Sovyetler Birliği, toplumsal muhalefet, yeraltı yayıncılık, Rus entelijansiyası.
Özgürlüğe Yürüyen Kadınların Ülkesi: Ekim Devriminden Sonra Sovyet Toplumu
Sovyet deneyimi, işçi sınıfının toplumsal devrim programının, kadınların kurtuluşu için bir sınav olmuştur. Ekim devriminin ardından kurulan işçi devleti, eğitimden evlilik ve boşanmaya, kürtajdan işgücüne katılıma, siyasal örgütlenme çabalarından bakım işlerinin kolektifleştirilmesine kadar bir çok farklı alanda önemli kararlar almış ve hayata geçirmiştir. Jenotdel deneyimi ve Müslüman kadınların yaşadığı topraklardaki gelişmeler bu süreçte önemli ve belirleyici bir yerde durmaktadır. Genç işçi devletinin ilk yıllarında atılan adımların sürekli hale gelmemesinin, muhafaza edilmemesinin Sovyet Birliği’nde yaşanan bürokratik yozlaşma ile yakından bir ilişki vardır. Kadınların kurtuluşu açısından Sovyet deneyiminin başarısızlıkları Marksizmden değil, onunla karşıtlık içinde, bürokrasinin tek ülkede sosyalizm programından ileri gelmektedir.
Anahtar kelimeler: Ekim Devrimi, Sovyetler Birliği, Jenotdel, kadın hakları, toplumsal cinsiyet.
Ekim Devrimi ve Ermeniler
Ermeni milliyetçilerinin partisi Taşnaklar 1914 Ağustos’undaki kongrelerinde aldıkları karara
rağmen Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmadılar ve Rusya’da Ermeni gönüllü taburları kurup Rus ordusu saflarında savaştılar. 1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Bolşevikler Rusya İmparatorluğunun uçlarında ve bu arada Kafkasya’da güçlü bir muhalefetle karşılaştılar. Bolşevikler hemen barış isteyerek iktidara gelmişlerdi ve Almanya, Avusturya ve Osmanlı Devleti ile hemen barış görüşmelerine başladılar. Doğu Anadolu’daki Ermeni milliyetçileri ise bölgeyi ellerinde tutabilmek için sayıları yetersiz olduğu için Rus ordusunun çekilmesini istemiyorlardı. Bu durum onları Bolşeviklerle karşı karşıya getirdi. Fransa, İngiltere ve ABD’nin yardımıyla büyük bir Ermenistan kurmayı hayal eden Ermeni milliyetçileri gerçekçi davranmadılar, sonuçta TBMM ordusuna yenildiler ve yeniden yok olma tehlikesiyle karşılaştılar. Sovyet iktidarı ve Kızıl Ordu küçük Ermenistan’ı yok olmaktan kurtardı.
Anahtar Kelimeler: 1917 Ekim Devrimi, Ermeni milliyetçiliği, Doğu Anadolu, Batı Ermenistan, Ermenistan.
Hardt ve Negri’nin Maddi Olmayan Emek Teorisi: Eleştirel Bir Bakış
Michael Hardt ve Antonio Negri günümüz küresel kapitalizminin yeni hegemonik gücünün maddi olmayan emek olduğunu ve diğer emek türleri üzerinde güçlü bir etki yarattığını ileri sürmüştür. Bilgi, fikir, sembol, kodlar, enformasyon, iletişim, ilişki veya duygusal ifade gibi ‘ürün’ ya da hizmetlerin üretimine vurgu yapan maddi olmayan emek kavramı, maddi olmayan bir dünyada yaşadığımız izlenimi yaratmaktadır. İşlerin bilgiye dayalı, yaratıcı, iletişimsel hale geldiği, teknolojik gelişmelerle emekçilerin de bu vasıfları kazandığı, bunun yeni bir kolektif özne olan çokluğun sosyo-ekonomik temeli olduğu varsayılmaktadır. Buna rağmen çağdaş kapitalizmde işlerin ve işçilerin genel kitlesinin yaratıcı ve entelektüel hale geldiği iddiası ampirik olarak doğrulanmamaktadır. Sermaye ilişkilerinin tüm üretim ve değişim süreci üzerindeki hegemonyasını göz ardı ederek emekçilerin ürettikleri ürünün niteliği üzerinden ayrıştırılması ya da Batı-merkezci bir yaklaşımla hegemonik bir sosyo-teknik emek türü tanımlanması ciddi bir yöntemsel hatadır.
Anahtar kelimeler: Maddi olmayan emek, Michael Hardt, Antonio Negri, Marksizm,
emek.