Aşîtî Azad
İdris Baluken, kurgusal olan ama ülkenin gerçeklerinden kopmayan bir yazarlık serüveniyle adeta politika yapmaya devam ediyor.
“Üç Kırık Dal” medyanın renksizliğin propaganda aracına dönüştüğü, yargının bir partinin siyasal kolu olduğu ve toplumun adeta akıl sağlığı ile oynanmaya çalışıldığı günümüzde biri gazetecilik, biri hukuk, biri de tıp okuyan Deniz, Alican ve Cengiz ile bizleri güzel bir yolculuğa çıkarmıştı. Bu yolculuk arka planına hukuk, siyaset, savaş ve medyayı kavramlarını alarak okuyucuyu adalet, öfke, umut ve aşk duyguları ile sarmalıyordu.
Yazarın son kitabı “Oko” ise günümüzde insan ve hayvan ilişkilerinin yoğunlaşıp yakınlaştığı bir dönemde bizlere alternatif bir okuma sunuyor.
Kangal cinsi bir köpek olan Oko, hayatının neredeyse tamamını bekçi köpekliği görevi ile canavarlaşan kentleşme içinde sıkışmış bir çiftlikte geçirmiştir. Her geçen gün insan-hayvan ilişkisi üzerine yazılan çizilenin artıyor olmasına rağmen, köpeklere ve diğer hayvanlara dair olan hissiyatı belirleyen temel güdü ve sermaye yine insani merkeze alan bir anlayış oluyor ne yazık ki. “Oko” sunduğu kurgusal gerçeklikle insanı, insanın zarar verdiği bir köpeğin gözleri ve dünyası üzerinden anlatıyor.
Kitaptaki anlatı okuyucuyu köpeğin iç yaşantısı üzerinden içine çeken bir güce sahip olması ile birlikte insanı karşıt bir konumlandırma üzerinden bir kez daha anlatıyor. Bu anlatı çoğunlukla insanın doğaya ve diğer türlere zalimane yanlarını vurgulayan bir pozisyon üzerinden olsa bile, iyiliğe ve güçlü bir birlikteliğe, ortak bir geleceğe, farklı dillerin bütünlükte anlaşılmasına götüren resmi de sunuyor.
Yaşanan beklenmedik bir trajedi karşısında yakın dostlarını -Bozo (eşek), Brûsk (at), Delali (inek) vs.- kaybeder ancak bu trajedi yeni bir maceranın ve yaşamın başlangıcı olur, Oko için. Kitabın içerisinde benlik sorgusundan başlayan, aşkla örülen ve sonra yeniden öğrenilen dünyayı, en temelde özgürlük ve birliktelik ruhu ile sarmalıyor İdris Baluken. Kitabı okunmaya en değerli kılan temel taraflarından biri ise, özne olarak kapatılmış ve özgürlüğü elinden alınmış bir siyasi tutsağın gözünden, özgürlüğün bu denli renkli ve insandan farklı canlı türleri özgülünde işlemiş olması. İdris Baluken özgürlüğe o kadar çok sevdalı olmalı ki, kendinden öte ve bizden öte yanı başımızda yaşamı paylaştığımız köpeklerin bile kapatılma, görmezden gelinip haksızlığa maruz bırakılma ve tutsak edilme hallerine karşı çıkacak bir sesi yükselten bir aktivist edebiyatçı olarak yazıyor kitabını.
Kitabın yapısal anlatım tarzı daha çok üçüncü tekil şahsın sesi ve ifadesi üzerine kurulu; Oko’yu okumak bir köpeğin hikâyesini İdris Baluken’in sesinden dinlemek gibi. İdris Baluken’in ilk kitabı “Üç Kırık Dal”dan farklı bir kurgu izleyen ve anlatım tekniği olarak yeni bir yöntem denediği Oko, insanın kötülüğü eleştirisi üzerinden insan merkezci düşünce yapısına meydan okuyor. Kitap okuyucu olarak bizleri yer yer romantizmin anlatıyı ele geçirdiği aşkın içine; yer yer birliktelik ve mücadeleci ruhun devrimci sesinin yükselmesine; ama en çok da kendimizi sokakta karşılaştığımız farklı canlı türlerini anlamaya çalışırken bulacağımız bir sorgunun içine çekiyor.
Betimlemelerinin güçlendiği, kurgusallığını beklenmedik bir süregitme üzerine inşa ettiği, güç dengesizliğini alışılagelmiş hikâyelerin dışında siyasallaştırdığı öznellikler ve kahramanlar aracılığı ile Oko, alternatif bir okuma, görme, anlama sunuyor.
“Üç Kırık Dal”da hayat deneyimlerini bir filozof okuluna dönüştüren annenin maşrapa ile su dökme geleneğini birleştiren; ruhun maneviyatını güneş sıcaklığının maddeciliği ile ısıtan; okyanus dinginliğinin altındaki milyonlarca canlı ile makro-mikro karşılaştırması yapan Baluken, “Oko”da bizleri dilin akıcılığı, aşkın evrenselliği, doğanın denge kuran yanı ve ortaklaşan diller ile güzelliğin kazanmasını sağlayan mücadeleci ve umut dolu bir romana davet ediyor.
Künye
İdris Baluken
“Oko”
184 sayfa
Dipnot Yayınları, Haziran 2019
(GAZETE KARINCA 16 Haziran 2019)