SONER SERT
(GAZETE DUVAR 14 Eylül Pazartesi 2020)
DUVAR - 1980 yılında Ankara’da doğan Duysal Tuncer, çocukluk ve gençlik dönemlerinde resme karşı ilgisi ve yeteneği olmasına rağmen, bu becerisinin ona mesleğini kazandıracağını düşünmez. “Hacettepe Üniversitesi’nde alakasız bir eğitim aldıktan ve bankacı ya da memur olmamı umut eden ailemden gizli olarak bazı ajanslarda yardımcı tasarımcı olarak işe girdikten sonra grafik tasarım ile ilgili özel dersler almaya ve kendimi geliştirmeye başladım” diyen Tuncer, 23 yaşına geldiğinde artık bir tasarım görevi aldığında tüm süreci kendi kendine yürütmeyi başaracak yetkinliğe erişir. Sınav Dergisi ve bazı ajanslarda birkaç sene çalıştıktan sonra İmge Yayınevi’nde çalışmaya başlar.
O günlerden bu yana profesyonel olarak tasarım yapmaya devam eden Tuncer, 2010 yılında İmge Yayınevi'nden ayrılıp tamamen freelance olarak çalışmaya başlar. 2014 yılına kadar Ankara’da devam eden meslek hayatını son 6 yıldır Londra’da sürdürüyor.
Her kitap tasarım süreci bir yolculuktur da aslında… Nasıl gelişiyor süreç? Bu süreçte değişen ve dönüşen şey ne oluyor?
Önce yayınevi ya da yazar tarafından kitap ile alakalı bir özet gelir. Kitabın adı, kapakta yazacak diğer metinler, logo, barkod gibi detaylar elime ulaşır. Bazen kapakta yer alacak resim/fotoğraf bellidir, karşı taraf tarafından seçilmiştir. Bazen de tamamen benim yaratıcılığıma bırakılır. Bu durumda genel olarak kitabın tamamını talep ederim ve hızlı bir okuma/tarama yaparım. Birkaç örnek çalışma ve taslak hazırlayarak sunum yaparım. Fikirlerin, eleştirilerin ve yorumların havada uçuştuğu bir iletişim sürecinin ardından düzeltileri yaparım ve nihai karar verilir. En son, kitabın sayfa sayısı ve kâğıt cinsi belli olduğunda sırt kalınlığını tespit ederek kitabın milimetrik ölçülendirmesini yapar ve matbaa dosyasını hazırlarım.
Çok hareketli, heyecanlı bir süreç aslında. Bazen ilk yaptığınız şey çok beğenilir ve hızlıca basılır. Bazen de onlarca deneme yaparsınız. Bazen stres yüzünden uykusuz geceler geçirirsiniz ama işin sonunda karşı tarafın arayıp “Kitap matbaadan şimdi geldi, renkler ve ölçüler harika” demesi tüm stresi unutturuyor.
'TASARIMCIYA EN ÇOK KATKI SAĞLAYAN ÖĞRENME MERAKININ VARLIĞIDIR'
Tasarım, özü itibariyle görsel sanatların bütün öğelerinin de bir sonucu nihayetinde… Özellikle resim, fotoğraf ve grafik bu ilişkinin en gözdeleri… Sanat geçmişi ve tasarımcı arasındaki bağlamı nasıl yorumluyorsunuz? Gelenek ve sanat anlayışı tasarımcıya nasıl katkı sağlıyor?
Bir tasarımcı için sadece iyi çizim yapmak ya da renkleri çok iyi bilmek yetmez. Tipografi, matematik, geometri, tarih, edebiyat, politika, ekonomi, müzik… Hemen hemen her konuda biraz bilgi sahibi olmak gerekir. Bu elbette bir mecburiyet değil ama ne kadar bilgiliyseniz, bu, yaratım sürecinde işinizin o kadar kolay olmasını sağlar.
Özellikle kitap kapağı yaparken eğer tek başınızaysanız, hiçbir yönlendirme yapılmadıysa, kullanılacak imajdan yazı tipine, renklere kadar her şeyi siz seçecekseniz, genel kültürünüz, mesleki bilginiz ve teknik donanımınız işinizi çok kolaylaştırır. Mesela birçok kez matbaalarda baskı aşamasında bulundum, bu sayede hangi kâğıt cinsinin boyayı ne kadar emdiğini ve renklerin hangi kâğıt cinslerinde nasıl gözüktüğünü yakından görme şansım oldu. Bu bilgi sayesinde renk seçimlerinde daha doğru kararlar verebildim. İlgi alanım olan bir kitap kapağı yapacağım zaman hangi imajı kullanmam gerektiğine daha hızlı karar verebiliyorum. Eğer bir tasarımcı sürekli takip ve öğrenme halindeyse yaptığı işi daha hızlı ve daha doğru yapabilir. Tasarımcıya en çok katkı sağlayan da bu öğrenme merakının varlığıdır bence.
İmge denilen olgu, çağa ve o çağın insanlarına göre yeni yeni anlamlar kazanabiliyor. Siz, dünyadaki yeni gelişmeler ve yerli okur nezdinde bu hususu nasıl açıklıyorsunuz? Bir fikir somut bir tasarıya bürünürken dönemsel kriterleriniz oluyor mu?
Elbette bir görselin taşıdığı anlamlar değişiyor. Örneğin şu an raflarda üzerinde maske görseli olan her kitap merak uyandıracaktır ama 1 sene önce ilgimizi çekmezdi. Gündem gelişmeleri elbette kullanacağımız imajları etkiliyor. Eğer kapakta vermek istenen mesaj güncel bir olayla bağdaşıyorsa bazen o görselleri kullanmak gerekebiliyor. Bu da kitabın okuyucuya daha kolay ulaşmasını sağlıyor.
'MODERN SANAT BANA ÇOK İLHAM VERİYOR'
Bir tasarımcı nelerden beslenir? Zihninizi diri tutan, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?
Tasarımcı gördüğü her şeyden etkilenir aslında. İçinde doğup büyüdüğünüz şehrin genel yapısı, kültürü ve iklimi bile sizin tarzınızı/tavrınızı belirleyebilir. Değişik kültürlerde yetişmiş tasarımcıların işlerini gördüğümde bu işaretleri fark etmek beni çok etkiliyor. Ben çoğunlukla filmlerden besleniyorum, özellikle bazı yönetmenlerin mutluluk, öfke ya da hüzün gibi duyguları anlatma biçimleri bana ilham veriyor. Bazen sadece eşyalara ve etrafımda gördüğüm sıradan nesnelere bakıyorum ve üzerinde düşüncelere dalıyorum. Mesela duvara yan yana asılmış ve ikisi de 3’ü gösteren iki adet saat ilk bakışta bir şey ifade etmeyebilir ama eğer birinin altında Paris diğerinde New York yazıyorsa, bunun, aradaki mesafeyi ve zaman farkını önemsemeyen iki âşık insanı anlattığını düşünebilirdiniz. Özellikle modern sanat bana çok ilham veriyor. Bol bol sanat galerilerine ve müzelere gidiyorum. Instagramda da çok sayıda tasarımcıyı takip ediyorum. Tabii ki rutin olarak yaptığım iki şey daha var, film afişlerini incelemek ve kitapçılara gitmek. Bazen tüm günümü kitap kapaklarını incelemekle geçiriyorum. Kullanılan fontlar, renkler, görseller, farklı matbaa teknikleri ile basılmış kapaklar… Hepsi bana ilham veriyor. Londra, bütün bunlara erişmenin çok kolay olduğu bir şehir. O yüzden tüm nimetlerinden yararlanıyorum ve zamanımın büyük çoğunluğunu eskicilerde, kitapçılarda ve müzelerde geçiriyorum.
Gerek yayınevi, gerekse de yazar açısından bakıldığında, kitabın “görünürlüğü”yle ilgili temel değerlendirmelerden biri de o kitabın kapağıdır. Bu durum size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?
500 sayfayı bir kapağa sığdırmak her zaman kolay olmuyor elbette. Bazen aklıma orijinal olduğunu düşündüğüm güzel bir fikir geldiğinde hemen şüpheye düşüyorum ve internette araştırma yapıyorum: ‘Acaba bu fikri bir başkası da kullanmış olabilir mi?’ Sonra renge karar verdiğimde şunu soruyorum: ‘Acaba rafta nasıl duracak’, ‘Acaba bu renk diğerlerinin arasında görünebilecek mi?’ Sonra görsel seçimi yapıldığında eğer kullanılan bana ait özgün bir imge değilse bu kez de ‘Telifi var mı?’ sorusu gündeme geliyor. Her şeyden emin olmak ve doğru seçimler yapmak tamamen sizin sorumluluğunuzda oluyor. Stresli ama keyifli bir süreç.
“Yaptığım şu kitap kapağı, kariyerimde dönük noktası oldu” dediğiniz bir çalışma var mı?
Seneler önce beni işe alan İmge Yayınevi’nin sahibi Refik Tabakçı deneme süresinde bana çeşitli görevler veriyordu. Bir gün Can Dündar’ın 'Yağmurdan Sonra' adlı kitabının yeni baskısı için bir şeyler denememi istedi, çok stresli bir süreçti, çok iyi biliyordum ki eğer güzel bir şey yaparsam ve yazar beğenirse yayınevinde çalışmaya devam edecektim, beğenmezse işten çıkarılacaktım. Kapak taslaklarını sundum ve Can Bey beğendi, Refik Bey de durumdan memnundu, böylelikle işe kalıcı olarak alınmış oldum. İmge Yayınevi benim için çok güzel bir okuldu, yaklaşık 7 sene çalıştım ve birçok yazarla, çevirmenle tanışma ve çalışma şansına eriştim, 26 yaşındaydım ve Ankara’da en çok alışveriş yaptığım ve kafesinde bol bol zaman geçirdiğim yerde işe girmek benim için harika bir deneyimdi.
Günleriniz nasıl geçiyor? Hazırladığınız yeni çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?
Günlerim genelde gündüzleri doğa etkinlikleriyle geceleri ise bilgisayar başında çalışarak geçiyor. İşler covid-19’a rağmen hareketlenmeye başladı. Yaklaşık 10 senedir serbest çalışıyorum, bunun en keyifli yanı her türlü sektörden iş gelmesi, şu an Londra’nın en önemli kültür sanat merkezlerinden birinin sosyal medya banner’larını, bir İngiliz emlak firmasının tanıtım broşürlerini, bir Türk restoranının web sitesini ve Türkiye’deki bazı yayınevlerinin kitap kapaklarını yapıyorum. Bir yandan çocuk kitabı illüstrasyonları ile alakalı online eğitimime devam ediyorum. Seneye bu konuyla ilgili bazı hedeflerim var, onlara hazırlanıyorum ve tabii ki hayal kurmaya devam ediyorum…