Soner Sert
(Gazete Duvar 11 Nis 2020)
DUVAR – 2000 yılında kurulan Dipnot Yayınları bütün toplumsal süreçlere eleştirel bakan bir yayın faaliyeti sürdürmeye çalışmaktadır. Kitaplarını, Araştırma-İnceleme, Başvuru, Kuram-Politika, Tarih, Global Afrika, Anı, Sinema, Çocuk Edebiyatı, İlkgençlik Edebiyatı, Çağdaş Türkçe Edebiyat ve Çağdaş Dünya Edebiyatı adlı diziler altında yayımlamaktadır. Ayrıca hakemli sosyal bilim dergisi Praksis’i de çıkaran Dipnot Kitap’ın yayın yönetmeni Emir Ali Türkmen ile mail yoluyla bir röportaj gerçekleştirdik. Korona virüsü salgınının yayıncılığı nasıl etkilediğini, Dipnot Kitap’ın bu süreçteki üretimini ve evde kalmak meselesini konuştuk.
‘ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ BELİRSİZ BİR ALACAKARANLIK’
Korona hayatı tamamen durdurdu, desek yeri… Dipnot Kitap nasıl etkilendi? Sürece nasıl uyum sağladı?
Bugünlerde virüsle birlikte cezaevlerinde olan yazarlar ve gazetecilerin infaz yasasına dâhil edilmemesi; yazar, yayınevi örgütlerinin güçlü tutum almaması veya aldıkları tutumun görünür olmaması virüs kadar canımızı yakmış durumda. Maalesef üç yazarımız (Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, İdris Baluken) infaz yasasının ayrımcılığına uğramış durumda.
Önümüzdeki süreç belirsiz bir alacakaranlık. Böyle olunca biz ânı esas almaya karar verdik. Mutfak hazırlıklarımızı olduğu gibi sürdürüyoruz. Gelgelelim, yayıma hazır olan kitaplarımızı baskıya vermek konusunda mütereddidiz ve bir bekleme, gözleme pozisyonunu benimsiyoruz.
Yıllardır ofiste çalışıyorsunuz. Eve geçmek, evde çalışıyor olmak, üretiminizi nasıl etkiledi? “Aslında işler, evden de yürüyormuş” gibi bir düşünceye kapıldığınız oldu mu?
Üretim açısından, ofiste bir arada olmanın getirdiği bazı avantajlar var. Özellikle grafik, mizanpaj, redaksiyon vb. işlevlerin bir arada, aynı ofis içinde çalışması istişare süreçlerini daha etkin kılıyor. Yine de internet olanaklarının sağladığı araçlar sayesinde bir arada olmamanın ve evden çalışmanın işleri sürdürebildiğini tecrübe ediyoruz. Lojistik-dağıtım bölümü dışında konuşursak eğer, haklısınız, işler evden de yürüyor gibi görünüyor. Ama biz Dipnot ekibi olarak uzun uzun ofis sohbetlerimizi özlemeye başladık.
‘KISA VADEDE YAYINCILIK SEKTÖRÜNÜN ZARAR GÖRECEĞİ AŞİKAR’
Bir yandan işin ekonomik bir boyutu da var. Dağıtımcılardan ödemelerinizi alabildiniz mi? İzinler, ücretli mi? Yazar ya da çevirmenlerin telifleri bu süreçte de yatıyor mu?
Çalışma arkadaşlarımızın hiçbiri izinli değil. Haftada iki gün depoya uğrayan bir arkadaşımız var. Diğer çalışma arkadaşlarımız ise evden çalışmaya devam ediyorlar ve ücretlerini alıyorlar.
Yayıncıların şu an en büyük sorun geçmişe dönük ve vadesi gelmiş alacaklarının tahsilatında. Şu an görünürde internet satış tekelleri küçük yayıncılar üzerinden hayatlarını sürdürmekten yanalar. Salgın nedeniyle işletmelerin geçici olarak kapandığını söylüyoruz ama bu durum önemli ölçüde kalıcılaşacak. Asıl endişe verici şey bundan sonra olacaklar. Korkutucu olan sadece şimdi olan şeyler değil, bundan sonra gelecek olan şeylerdir.
Yayın sektöründe küçük ve güçsüz olan yayınevleri varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıya kalacaklar. Hepimiz şimdiden şunu anlamış durumdayız ki korona virüsü nedeniyle yaşanan sağlık krizinin atlatıldığı andan itibaren bütün dünya dalga dalga ekonomik krizle karşı karşıya kalacak.
Kısa vadede yayıncılık sektörünün ciddi zarar göreceği aşikâr. Okurun internete yönelimi birçok küçük kitabevi ve dağıtımcıyı krizle karşı karşıya bırakacak. Bu krizin hızla yayınevlerine de sarsıcı etkileri olacağını düşünüyorum. Orta ve uzun vadede ise internet-satışı merkezli pazara geçiş süreci yaşayacağız. Bu da tekelleşen sektörün hızlanması demektir. Bu süreçte en çıplak haliyle gördüğümüz şey, güçsüzlerin kaybedeceği, güçlülerin yoluna devam edeceği gerçeğidir.
Şu günlerde kitap basıyor musunuz? Cevabınız evetse, okura nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz?
Şu an tünelin ucunda hiç ışık görünmüyor. Bundan dolayı matbaaya yeni yayın baskıya göndermiyoruz. Hatta bastığımız yeni kitapları dağıtmıyoruz. Becerebilirsek yayıma hazırlayıp havuzda biriktireceğiz. Bunları bilinmeyen gelecek aylarda basabileceğimizi umut ediyoruz.
Sosyal medyada sık sık kitap önerileri yapılıyor, kitaplardan pasajlar paylaşılıyor. Sizce bu durum kitap satışına etki ediyor mu?
Sosyal medya, zamanımızda insanların bir hayli vakit geçirdikleri bir mecra ve oradaki görünürlüğün ciddi etkileri olduğunu hep gözlemledik. Şimdi, bu dönemde ise sosyal medyada geçirilen zamanın daha da arttığını fark ediyoruz. İnsanların evlere kapanmış olmasının kitap okumaya getirdiği ilgiyi de dâhil edersek satışa belli bir etkisinin olduğu söylenebilir. Ancak satış kanalları olan kitabevlerinin ya kapalı olduğu ya da insanların içeriye girmeye çekindiği şimdiki durumda (internet satışları artmış olsa bile) sert bir küçülmeyi, satışlardaki yüksek düşüşü de imlemek lazım.
Önümüzde süreç için nasıl bir hazırlığınız var? Hangi kitapları basmayı düşünüyorsunuz?
Son dönem hevesle yayına hazırladığımız Jinda Zekioğlu’nun Derve isimli kitabını bastık ama kitabevleri kapalı olduğu için dağıtıma vermedik. Matbaaya gitme aşamasında olan kitaplarımız; Anton Çehov’dan bir Kadın Öyküleri antolojisi, yine Anneme Anlattığım Masallar: Feminist Kısa Hikâyeler, Polisiye dizisinden Henri Gougaud’in yazdığı Louıse: Komün’ün Anarşist Kadını, çizgi roman olan Hiper-Kapitalizm de matbaa yolunu gözleyen ve hazır durumdaki kitaplarımız arasında. Sinema, kuram-politika, anı, tarih ve inceleme dizilerimizden hazır olan ya da çeviriden/yazardan gelmek üzere olan daha birçok kitap var. Umarız ki tez zamanda, aydınlık günlerde okurla buluşurlar.
Yakın bir dönemde büyüleyici ve ilham verici bir dünya yolculuğunun bizleri beklemediğini biliyoruz.