Ecem Küçükdere
(İLERİ HABER 20-09-2020)
Bu yazımızda sizlere Dipnot Yayınları tarafından basılan ve raflarımızda yerini alan Kadın Öyküleri kitabından bahsetmek istiyoruz. Kitap, doğrudan eserin anadili Rusça’dan çevrilmiş. Çehov’un kendine özgü durum öyküleri, yazarın yaşadığı dönem ve topraklarda –ki burada bugün de bu tür yaklaşımların varlığını sürdürdüğünü belirtmek gerekir- kadınların içinde bulunduğu koşullara dair fikir sahibi olmamızı sağlıyor. On beş öyküden oluşan kitabın her bir sayfasında farklı bir zaman dilimi ve coğrafyada yaşıyor olsak da ne yazık ki hala oldukça benzer sorunlardan muzdarip olduğumuz kadınların yaşamlarından kesitler buluyoruz.
Yeri geldiğinde “erkeğini” memnun edecek kadar kültürlü, ama onu asla yetersiz hissettirmeyecek kadar nerede susması gerektiğini bilen, hayattaki asli tek görevinin çocuklarını büyütmek ve yuvasını çekip çevirmek olduğunu kabul etmiş; kısacası merkezinin sevgilisi, kocası, babası gibi erkek figürler olduğu ve yörüngelerinin doğduğu andan itibaren kendisine öğretilmiş moral değerler ve dayatılan aile yaşamından oluşturulduğu dünyalarına hapsolmuş kadınların öykülerinin yanısıra bu kalıpların yalnızca biraz olsun dışına taşan kadınlara karşı duyulan tahammülsüzlüğü de okuyoruz Çehov’un eserinde. Birinin eşi, kız kardeşi, sevgilisi olmanın ötesinde bir isme; kendisinden beklenenlerin ötesinde yetenek ve becerilere, kimileri imkan vermese yahut “yeteri kadarından” fazlasını istemese de zekaya ve iradeye sahip olan kadınlar doğan her yeni günde yeni ve zorlu bir mücadeleye adım atıyor.
Kitabın içeriğinden okurun merakını kaçırmayacak kadar bahsedecek ve söylediklerimizi örneklendirecek olursak sözü kitabın beşinci öyküsünden, Pahalı Dersler’den açmak isteriz. Bu öyküde yabancı bir dil bilmemenin eksikliğini hisseden Vorotov’a özel ders veren Fransızca öğretmeni Alisa Osipovna Anket’i tanıyoruz. Kısacık sayılabilecek bu öykünün bizce en dikkat çeken kısmını sizlerle paylaşmak istiyoruz: Vorotov’un, Alisa Osipovna’nın tüm birikim ve yetkinliğini hiçe sayarak, oturduğu öğrenci koltuğundan onun işini ona öğretme cüreti.
Nasıl oluyorsa Vorotov, kendisine hiç bilmediği bir dilin nasıl öğretileceğini ve hangi yöntemi izlemenin daha uygun olduğunu Alisa Osipovna’dan çok daha iyi biliyor(!). Bir erkeğin yetkin olmanın yakınından dahi geçemediği bir alanda, büyük bir özgüvenle, o alanda yetkin olan bir kadına akıl verme cüretini kendinde bulması elbette ki yalnızca on dokuzuncu yüzyıl Rusya’sına has bir durum değil. Bugün ülkemizin ve dünyanın her yerinde; evde, işte ve akademide kadınlar olarak aynı durumla tekrar tekrar yüz yüze geliyoruz. Çehov’un öykülerinin zamansızlığı ve evrenselliği kuşkusuz su götürmez bir gerçek. Fakat yazımızı sonlandırırken okurlarımızın dikkatini çekmek istediğimiz nokta bu zamansızlık ve evrenselliğin kader olmayışı olacak. Kadınlar olarak kendi öykülerimizi yazan kalemi ellerimize aldığımızda kuşkusuz bu durumu var eden tüm koşulları karalayıp yıkmak, kendi öykülerimizi yaratmak ve nihayetinde Çehov’un bu değerli eserini anlattıklarının değişmezliğiyle değil edebi niteliği ve öykücülüğünün ustalığıyla anmak mümkün kılınacak. Tüm İleri Kitap okurlarına keyifli okumalar diliyoruz.
KÜNYE: Kadın Öyküleri, Anton Çehov, Çev: Ali Rıza Dırık, Dipnot Yayınları, 2020.