GÜLAY TOKSÖZ
T24 (K24) 01 Nisan 2021
Feminist iktisatçı Nancy Folbre’ye göre bakım, en genel tanımıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan birinin ihtiyaçlarını karşılamaktır ve onun iyilik haline yönelik faaliyetleri belirtir. Bakım emeği kavramı yüz yüze yapılan, kişisel dikkat gerektiren ve çoğunlukla kendi ihtiyaçlarını dile getiremeyen küçük çocuklar, hastalar veya yaşlılar gibi kişilere yönelik çalışmayı tanımlamaktadır. Aynı zamanda bir işi tanımlamaya ek olarak, bu emek biçiminde içerilen, bakılan kişilere yönelik duygusal bağlanmaya ve böylece bu işi yapmanın içsel motiflerine de atıfta bulunmaktadır. (Folbre, 1995)
Feminist literatürde bakım üç eksende ele alınır: İlk eksende bakıma kadının eş, anne, kız evlat rolleri içinde, hanede karşılıksız iş ve hizmetleri sunması olarak odaklanılır. Sosyolojik olarak böylesi roller evlilik ve akrabalığın güç ilişkileri içinde, ekonomik işbölümü, ayrıcalık ve gücün dağılımı bakımından analiz edilir. Bakım kadınları gelir getirici çalışma biçimlerine katılmaktan ve ekonomik olarak güçlenmekten alıkoymaktadır. Katıldıkları zaman da, ev içi sorumlulukları devam ettiği için üzerlerindeki zaman baskısı artmakta, boş zaman, kişisel bakım ve uyku için ayrılan zamanın azalmasıyla kadınlar insani kapasitelerini tüketen zaman yoksulluğuna maruz kalmaktadır. (Daly, 2002)
İkinci araştırma ekseni sosyal politika alanında bakımın arz ve talebinin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerindedir. Feministler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için sosyal refah açısından büyük önem taşıyan bakımın insan yaşamının temel bir yönü olarak görülmesi, bütün insanların bakım alan ve aynı zamanda bakım veren olarak karşılıklı bağımlılığının tanınması gereğini belirtirler. Gelişmiş ülkelerdeki refah devletleri bakım hizmetlerini ne ölçüde aileye ve kadınlara bıraktıkları, ne ölçüde kamusal olarak üstlendikleri veya piyasaya devrettikleri açısından analiz edilmekte ve erkeklerin bakım işine katılmasını teşvik edecek önlemler talep edilmektedir. (Razavi, 2007:26)
Üçüncü araştırma ekseni, bakımın maddi olmayan temelinin incelenmesidir. Bu araştırmalarda bakım bireylerin olduğu kadar kolektivitenin refahını sağlayan bir etik veya ahlaki yönelim olarak ele alınmıştır. Bakımla ilgili normları ve değerleri araştıran literatüre göre bir toplumsal ilişkiler modeli olarak bakım, aile ve akrabalıkla sınırlı tutulmadan topluma yaygınlaştırılmakta, insanların içinde bulunduğu bakım ilişkilerine ve ağlarına gönderme yapılmaktadır. Daha insani bir toplumsal düzen açısından bakımın öneminin altını çizen ve bakım etiği üzerine düşünen sosyal bilimcilere göre karşılıklı bağımlılık ve dayanışma nosyonlarına dayanan bakım etiğinin yön verici ilkesi, insanların iyi hayatlar sürebilmek için birbirine ihtiyacı olduğu ve ancak başkalarıyla bakım ilişkileri içinde oldukları zaman birey olarak var olabilecekleridir. (Sevenhuijsen, 2003) Bu çerçevede bakım, toplum olmanın ve ilişki kurmanın biçimidir.
Yaşanan bakım krizi karşısında bakım yokluğundan kurtulmak için kaleme alınan Bakım Manifestosu, bakım odaklı politikalar ve bakım odaklı bir dünya önermesiyle üçüncü ekseni daha da genişletiyor. Manifestoyu yayınlayan Bakım Kolektifi 2017’de Londra’da kurulmuş, değişik disiplinlerden gelen, farklı kişisel, akademik ve politik bağlamlarda aktif olan bir grup. Üyeleri arasında Andreas Chatzidakis, Jamie Hakim, Jo Littler, Catherine Rottenberg, ve Lynne Segal yer alıyor. Bu kolektif tarafından 2020’de Covid-19 salgını koşullarında yazılıp yayınlanan ve Gülnur Acar Savran’ın akıcı Türkçesiyle okura kazandırılan Bakım Manifestosu ‘evrensel bakım’a dayalı queer-feminist-ırkçılık karşıtı-eko-sosyalist bir siyasal tahayyül sunuyor.
Manifesto şu saptamayla başlıyor:
“(…) bu manifestoda ‘bakım’ terimini aile bakımı, huzurevleriyle hastanelerde çalışanların ve okullarda öğretmenlerin sürdürdüğü pratik anlamda bakımı ve başka elzem işlerde çalışanların sunduğu gündelik hizmetleri içine alacak biçimde geniş bir anlamda kullanıyoruz. Ama bakım aynı zamanda ‘eşya kütüphaneleri’ni, işbirliğine dayalı alternatif örgütlenmeler ile dayanışma ekonomilerini inşa eden aktivistlerin başka insanları gözetmesi ve konut fiyatlarını düşük bir düzeyde tutan, fosil yakıt kullanımını kısan ve yeşil alanları genişleten politikalar anlamına da gelir. Bakım –gezegenin kendisinin yanı sıra– bu gezegendeki insanların ve canlı varlıkların büyük bir çoğunluğunun serpilip gelişmesine izin veren politik, toplumsal maddi ve duygusal koşulları hem bireysel hem müşterek olarak karşılama becerimizdir.” (s. 12)
Manifestoda bakımın ve bakım işlerinin değersiz görülmesinin uzun bir tarihi olduğu, bakımın büyük ölçüde kadınlarla özdeşleştirildiği ve ‘üretken olmayan iş’ olarak görüldüğü için değersizleştirildiği, mevcut neo-liberal modelin bu değersizleştirmeden yararlandığı belirtiliyor. Neo-liberal ekonomik büyüme politikalarının egemen hale gelmesiyle büyük çokuluslu şirketlerin daha da geliştiğine, gerek küresel Kuzey ve küresel Güney arasındaki, gerekse ülkelerin kendi içindeki eşitsizliklerin derinleştiğine, çevresel adaletsizliği ve savaşı körükleyen otoriter rejimler ve aşırı sağ söylemlerin yükseldiğine dikkat çekiliyor. Küresel düzeyde yaşanan Covid-19 salgınının neo-liberal kapitalizmde kâr için piyasalaştırılan sağlık hizmetlerinin yeniden kamusal hizmet olarak sunumunun önemini ortaya koyduğu vurgulanıyor.
İçinde yaşanan bakım krizinden çıkış için şunlar öneriliyor:
Bakım odaklı politika: Bu politikanın ilk öncülü, karşılıklı bağımlılığı ve bütün canlı varlıkların kendine özgü değerini kabul etmek. Burada pratik anlamda bakımın fiziksel yönlerini içeren ‘birine bakmak’, başkalarına olan bağları ve duygusal yatırımı tarif eden ‘birini gözetmek’ ve dünyayı dönüştürmek üzere politik olarak harekete geçişi anlatan ‘birlikte gözetmek’ dahil olmak üzere, bunun ötesine geçen bir feminist kavrayış esas.
Bakım odaklı akrabalıklar: Bakım ihtiyacını karşılamak için piyasa ve ailenin ötesine geçen bir bakım nosyonunun yaratılmasına ihtiyaç var. Potansiyel olarak herkes herhangi bir kişiye bakabilir, gözetebilir veya herhangi bir kişiyle birlikte başkalarını gözetebilir. Yeterli kaynak, zaman ve emek insanları akrabaları kadar yabancılara da bakacak, onları gözetecek, onlarla birlikte başkalarını gözetecek kadar güvenli hissettirecektir. Covid 19 sırasında ortaya çıkan yardımlaşma grupları çoklu bakıma güzel bir örnektir.
Bakım odaklı topluluklar: Bu toplulukların dört ana özelliği var: Karşılıklı destek, kamusal mekân, müşterek kaynaklar ve yerel demokrasi. Müşterek olarak kullanılan kamusal mekân neo-liberalizmin her şeyi özelleştirme dürtüsünün tersine çevrilmesi demek. Müşterek kaynaklar bakım odaklı toplulukların kendi aralarında ve başkalarıyla aletler-araçlar gibi maddi kaynakları ve bilgiyi paylaşması demek. Yerel demokrasi radikal belediyecilik ve kooperatifler aracılığıyla yerel yükümlülüklerin ve yönetişimin paylaşılması, sosyal yardımların yeniden kamu eliyle yapılması demek. Devletin bütün bunlar için ihtiyaç duyulan müşterek kaynakları sunması gerekiyor.
Bakım odaklı devlet: Aidiyet nosyonlarının etnik-kültürel kimlik ve ulusal güvenlik adına savunulan ırk ayrımcılığına dayalı sınırlar yerine karşılıklı bağımlılıkların tanınmasına dayandığı bakım odaklı devlette temel gereksinimlerin tümünün karşılanması güvence altına alınır. Bu devlet bakım sunmayı kendi içinde bir amaç olarak savunur ve kendi nüfuz alanı içinde insan ve insan olmayan tüm varlıkların yaşam imkânlarını geliştirecek yapılar için kaynak ayırır. Bebeklikten yaşlılığa kadar hayatın tüm evrelerinde bedava, yüksek nitelikli ve esnek bakımı güvence altına alır. Kamusal, ilk-orta, mesleki ve yükseköğretimin, sağlık hizmetlerinin yanı sıra herkes için uygun fiyatlı konut ve ortak kamusal kültürel mekânları temin eder. Eğitim hangi alanda olursa olsun, herkesin bakım kapasitesini ve becerisini geliştirecek yönde olur, böylece içinde yaşanan sefaletin yol açtığı ruhsal sorunlar da azalır.
Bakım odaklı ekonomiler: Böylesi ekonomiler için ekonomik olanın doğasını ve kapsamını piyasa sınırlamalarını aşarak yeniden tahayyül etmek gerekir. Günümüzün serbest piyasaları toplumsal refahın ençoklaştırılmasını değil, zenginlerin sınıf egemenliğinin tesisini hedefler. Neo-liberalizmin yarattığı krizler karşısında insanlar çeşitli dayanışma ağlarıyla, mübadele sistemleriyle yardımlaşma yoluna gitmektedir. Bunun için kapitalist piyasalar karşısında daha gözetici, eşitlikçi eko-sosyalist alternatifler geliştirilmelidir.
Dünyayı gözetmek için ulus devletler hep birlikte bir “Yeşil Yeni Mutabakat Açıklaması” yapmalıdır. Bu programın temel bir yönü fosil yakıtları toprakta bırakarak yenilenebilir enerjiye yatırım yapılması, enerji sistemlerinin karbondan arındırılması, ağaçlandırma ve yeniden yabanlaştırma yoluyla daha çok ‘yeşil işlerin’ yaratılması ise, diğer yönü bakım için ayrılacak zamanı genişletmek için çalışma sürelerinin kısaltılmasıdır. Ancak bu mutabakat yeterli değildir. Milyarderler ve uluslararası finans işlemleri vergilendirilmeli ve yoksul ülkelerin borçları silinmelidir. Bakım Manifestosu’nun merkezinde dünya kaynaklarının hem çevresel olarak sürdürülebilmesi hem de halklar arasında daha adil biçimde bölüşülmesi talebi vardır. Bu hedeflere yönelik olarak mevcut otoriter cepheye karşı çıkacak, kapitalist piyasalar karşısında daha gözetici, eşitlikçi eko-sosyalist alternatifler geliştirecek küresel sol ittifaklar acilen kurulmalıdır.
Bakım Manifestosu’nda dile gelen bakım odaklı bir toplum ve dünya ütopya gibi görülebilir. Ancak yazarlara göre böyle bir dünya için dönüşüm talebi, çoğunlukla mücadeleci taban direnişleriyle başlar ve bu tür direnişlerin çeşitli örnekleri farklı ülkelerde ortaya çıkmaktadır.
KAYNAKLAR:
Daly M., Care as a Good for Social Policy, Journal of Social Policy, Vol. 31, No.2, 2002, 251-270.
Folbre N., Holding Hands at Midnight: The paradox of caring labour, Feminist Economics 1(1), 1995, 73-92.
Razavi S., The Political and Social Economy of Care in a Development Context Conceptual Issues, Research Questions and Policy Options. UNRISD, June 2007.
Sevenhuijsen S., The Place of Care, The Relevance of the Ethics of Care for Social Policy, içinde S. Sevenhuijsen, A. Svab (eds), Labyrinths of Care, The Relevance of the Ethics of Care Perspective for Social Policy, Ljubljana: Peace Institute, 2003.
GİRİŞ RESMİ:
Bakım Kolektifi (soldan sağa) Lynne Segal, Andreas Chatzidakis, Jo Littler, Jamie Hakim, Catherine Rottenberg.